Sanatla buluşmanın en ilginç yöntemlerinden biri, denizin dibinde sürüp giden doğal yaşamla sanat eserlerini bir arada sunan su altı müzeleri. Üstelik bu müzelerin birçoğu denizlerin ekolojik dengesini koruma amacını da taşıyarak doğal hayatı destekliyor. Kimisi yüzlerce heykele, kimisi ise batık antik bir şehre ev sahipliği yapan bu ilginç müzeleri sizin için inceledik.
Brandlifemag.com, büyüleyici ve esrarengiz görüntüleriyle dünyanın en ünlü su altı müzelerini derledi.
Meksika’da, Cancun ile Mujeres Adası arasında yer alan bu Cancun Su altı Sanat Müzesi, başta İngiliz heykeltıraş Jason deCaires Taylor olmak üzere, altı farklı sanatçının imzasını taşıyan 500’ü aşkın heykele ev sahipliği yapıyor. Aynı zamanda dünyanın en büyük su altı müzesi unvanının da sahibi. Müzenin kuruluş amacı tüplü dalış yapanları doğal mercan resiflerinden uzaklaştırıp heykellere doğru çekerek su altı doğasının dengesini korumaya yardımcı olmak. Bu yenilikçi eko-turizm metodu başarısını her yıl yüzlerce turistin ziyaretiyle kanıtlamış durumda. Müzenin derin kısımları tüplü dalış yaparak gezilebilirken daha sığ alanlarda yer alan galerileri şnorkelle dalarak ya da cam tabanlı bir tekne gezisiyle görmek mümkün.
Cancun’daki müzeden esinlenerek açılan Museo Atlántico Lanzarote, Avrupa’nın ilk su altı modern sanat müzesi. Yaklaşık 300 heykelin bulunduğu bu müzedeki heykeller de Jason deCaires Taylor’un eserleri. On ayrı heykel grubunun hepsi de çevre ile ilgili farkındalığı ve sosyal bilinci artıracak mesajlar içerirken aynı zamanda deniz canlıları için yeni yaşam alanları da yaratıyor. Heykel enstalasyonları hem tüplü hem serbest hem de şnorkelle dalış yapanların rahatça görebilmesi için Playa Blanca’nın sığ sularının altına yerleştirilmiş.
2006’da açılan Molinere Su Altı Heykel Parkı, dünyada kurulmuş ilk su altı heykel parkı ve tıpkı az önce bahsettiğimiz diğer iki su altı müzesi gibi fikir babası yine Jason deCaires Taylor. Grenada’nın deniz yatağına 70’i aşkın heykelin yerleştirilmesiyle oluşturulan bu müzedeki eserler de diğerleri gibi deniz canlılarının gelişebilmesi için sabit bir platform görevi görüyor, heykellerin özel dokusu ise mercanların tutunabilmesini sağlıyor. Karayiplerin su altı müzesinin en ünlü eserleri arasında, farklı etnik altyapılardan gelen el ele tutuşmuş, gerçek boyutlu çocuk heykelleri ve masasında oturmuş daktilosuyla çalışan bir yazar heykeli yer alıyor.
Endonezya’nın etrafı kristal berraklığında sularla çevrili Gili Adaları’ndan en küçüğü olan Gili Meno’nun biraz açıklarında yer alan bu heykel enstalasyonu da su altı heykeltıraşı Jason deCaires Taylor’un imzasını taşıyor. Adada bulunan BASK adlı eko-otelin sponsorluk yaptığı bir proje bu. Su kaplumbağaları, tropik balıklar ve mercanlar arasında dalış yapmaya gelenlere bambaşka bir fotoğraf fırsatı sunan Nest adlı bu enstalasyon 48 gerçek boyutlu heykelden oluşuyor.
İtalya’nın Napoli Körfezi’nin kuzeybatı açıklarında yer alan Baia Su Altı Parkı diğerlerinden farklı olarak denizin dibine sonradan yerleştirilen modern sanat eserlerini barındırmıyor. İtalya’nın Atlantis’i olarak da bilinen Baia Su Altı Parkı, antik bir Roma şehrinden kalıntıları sunuyor ziyaretçilerine. Zamanında şifalı sıcak su kaynakları ile ünlenmiş bu kent, volkanik sarsıntılar nedeniyle su seviyelerinin yükselmesi sonucu sular altında kalmış. Baia bugün, tüplü ya da şnorkelli dalış yapanların ziyaret edebileceği dünyadaki az sayıda arkeolojik su altı parkından biri.